Friday, February 15, 2008

sevgililer gunu oncesi sevgilimizi yalniz birakmadik

giydik formamizi, atladik otobuse. siirlerle sarkilarla vardik istanbul'a. gunluk guneslikti hersey bogaza gelene kadar. ama o da ne; dunyanin incisinde goz gozu gormuyordu.



nasil diyordu o klise tezahurat, "beraber islandik yagan karlarda". beraber islanacaktik biz de 11 metinle. samiyen'e ikinci ziyaretimizde eskiacik'ta konuslanacaktik; sari diyecektik. girer girmez elimize bir ilan ve bir kirmizi karton verdiler. biz dediler ki, kirmizi kartonu tutun, biz soyleyince acin. neyse, biz elimize tutusturulan kartonu rulo yaptik ve isinmaya cikan aslanlari tribune davet etmeye basladik. ayibogan'i cagirdik; ben gelisimi yakalayamamisim kamerada, gidisini resmettik





kral geldi, ayibogan geldi, arda geldi, ayhan geldi, barisozbek kosakosa geldi -ne gaz- neyse dedik, birakalim adamlari isinsinlar. bizimkiler yeniacik tarafinda, bayerliler bizim tarafta isindilar. (isinabilmisler midir acaba yahu o sogukta?) hakemler mi? onlar da ortada isindilar.





neyse isinmalar, esnemeler, gerinmeler, acilmalar bitti; fitbolcular soyunma odalarina gittiler, ve rakip beyazlarini, aslanlar parcalilarini giymis halde temiz temiz geldiler sahaya. biz ucluye hazirlaniyorduk ki, o sirada millet kartonlari kaldirmaya basladi. bir elimize kameramizi da aldik, kartonlari kaldirdik. ben o sirada sadece karton gorebildim, ama kameram sahayi gorebilmis



biz kartonlari kaldirmis mal mal havaya bakarken the godfather theme calmaya basladi. be adam, tribune girerken eline brosur tutusturmuslar; acip bi baksana. megersem efendim o anda biz cimbom atkili marlon brandonun ab hirkali velede elini opturur haldeki pozuna fon yapiyomusuz. sonradan ogrendik.


neyse efendim, maca gelelim. kar bir yandan cimbom bir yandan saldiriyor. parcali formali metinciklerimiz beyazlara yesil cimi dar ediyorlar. amma gol gelmiyor



kar da arttikca artiyor.




devre arasi bayerlilerin imdadina yetisirken, biz de kendimizi resmetme firsati bulduk vesileyle. arkadas, berenin altinda kafa ne hale gelmis, uyku gozlerden akip tum surata yayilmis. ama durmak yok



ikinci yari da ilk yari gibi gecti. ah umit karan ah. ulan ben kacirsam o golu, beni kaisersten kovarlardi :)


mac bitti, fitbolcular dusa giderken biz de tribunleri goruntuledik. yeniacik ve kapali isil isildi. mac bitmis olmasina ragmen tiklim tiklimdi. bu goruntuler esliginde biz de samiyen'e veda ettik, sevgiliyle yeniden bulusabilmek umidiyle...



Thursday, October 11, 2007

bebekligime gidelim

bu sayfada hafiften bebekligime gidelim. eveeeet, ilk onceleri hersey toz ve gaz bulutuydu... yok yok, bu kadar geriye gitmeyelim. gunlerden ekim aylardan yirmiucu, pazartesinin sabahina dogru, bir heyecan, bir panik, bir bagirti, bir gumburtu, bir ciyaklamayla tesrif etmisim dunyaya. daha ihtilal olmamismis o zamanlar.
ahan da boyle bi bebekmisim ben. Sarip sarmalamislar, giydirip kusatmislar beni. agzima da basmislar emzigi. 

haliyle boyle tatli bi bebek yatakta rahat birakilmamis. kucaktan kucaga dolanip durmusum
kucak saltanati cok surmemis. salivermisler beni. ben de kendi ayaklarim uzerinde durmaya baslamisim



ardindan da altima bi araba cekivermisim




ama kardesim, rahat birakmamislar ki beni. arabami da almislar ve basmislar kicima tekmeyi, "haydi okula" demisler


ama Allah'in sevgili kuluymusuz, ilkokul gunlerimiz bayramlik, seyranlik gecmis hep. siir bilem okutmuslar bana "vali olsam bir gunluk" deyu deyu
sonra mi? e sonrasini biliyosunuz zaten...

Tuesday, August 28, 2007

summerville'e gittik photolari cektik

ister delilik de adina, ister photo tutkusu, isterse de 'aman canim yine bunaldim bu pazar ogleden sonrasi yarin sabah da okul basliyo' sendromundan biraz olsun kurtulma durtusu, dolduk arabaya dort eli kamera tutan insan, summerville yollarini tuttuk. bi gol varmis (o ile, noktali olani), baraj goluymus, manzarasi guzelmis. dediler oraya gidelim. ama cok zekiyiz ya hepimiz, yol tarifi almamisiz hicbirimiz. neyse ki icgudulerimiz sayesinde elimizle koymus gibi sippadanak bulduk golu. sonra da pek ugrasmadan arabayi park ettik ve bir elimizde kameralar bir elimizde yagmurun yumurtali-peynirli, benim deyisimle peynirli yumurtali, corekleri bir agacin altina konuslandik. corekler acligimizi bastiradursun, susuzluk had safhada. koca bir gol dolusu su var ama icmeye bi yudum suyumuz yok. gunes de bi yandan bastirirken, biz fotograf cekmeye koyulduk. hakkaten onca yolu gittigimize degmis, baksana su manzaraya
manzara guzel guzel olmasina da ferdi'nin
basi yagmur'un balonlariyla dertte.
ah ferdi, sultanlik gunlerini hasretle
aniyor olmali simdi. bi de elinde balonlarla
poz vermek zorunda










ben gunesin sualarini sularin uzerinde yakalamaya calisirken








serkan karanliklara prens olmus prenseslerin
resmini cekiyor

yagmur hanim da elinde onyuzbinbaloncuklu semsiyesiyle poz verme telasesinde


baleriniyle, kamerasiyla opusen sapigiyla, kamerasini gobeginin ustunde durdurabilen sismaniyla, bacak arasi rontgencisiyle derken biz epey susadik. ne mi yaptik, eee photo aski da bi yere kadar. tasi taragi toplayip bi dukkana kostuk.